Milletimizin başına gelen her felakette aynı terane: “Devlet nerede?” Sanki her yıkımın, her acının, her kaybın tek müsebbibi devletimizmiş gibi, birileri el birliğiyle suçu şanlı bayrağımızın gölgesine atıyor! Evet, devlet kusursuz değil; eksiklikler, hatalar olabilir. Ama bu vatanın evlatları olarak, bu kadar kolaycı suçlamalarla gerçeği gölgelemeye utanmıyor musunuz? Bugün, 23 Nisan 2025’te İstanbul’umuzu sarsan depremin ardından, aklınızı başınıza alın ve şu soruyu sorun: Gerçek suçlular kim? Bu aziz milletin evlatlarını beton yığınları altında bırakanlar, iletişim ağlarını çökertenler, şehirlerimizi rant bataklığına çevirenler kimler? Hodri meydan, gelin bu hainlerin maskesini düşürelim!
Beton Lobisi
İstanbul’umuz, ecdadın emaneti, medeniyetin beşiği, yıllardır beton lobisinin pençesinde! Gökyüzüne isyan edercesine yükselen gökdelenler, sıkış tepiş apartmanlar, her karış toprağa kondurulan rezidanslar… Bu binaları kim yaptı? Devletimizin yiğit evlatları mı çimento karıp tuğla dizdi? Hayır! Bu iğrenç yapılar, kâr hırsıyla gözü dönmüş müteahhitlerin, rant peşinde vatan toprağını satanların eseri! Daha fazla daire sıkıştırmak için ecdad yadigârı toprakları talan edenler; kalitesiz malzemelerle “ucuz maliyet, yüksek kâr” hesabı yapanlar; denetimden kaçanlara göz yumanlar… İşte bunlar, İstanbul depreminde evlatlarımızın, analarımızın, babalarımızın altında kaldığı enkazların asıl mimarları!
Yıllar önce, 80’lerde, 90’larda, deniz kumuyla, çürük demirle, “nasıl olsa idare eder” ahlaksızlığıyla yapılan binalar… Bugün İstanbul’umuzun bağrında çöken bu yapıların vebali kimin? O binaları dikenler, o ruhsatları alanlar, o çürük malzemeleri seçenler nerede? Onlar bugün lüks villalarda sefa sürerken, bu milletin evlatlarının kanı ellerinde! Devleti suçlamak kolay, ama bu vatan hainlerinden hesap sormak niye kimsenin aklına gelmiyor? Artık yeter! Bu aziz milletin sabrını sınamayın!
İstanbul’un Göç Sorunu
Bir başka gerçek, bu milletin yüreğini dağlıyor: İstanbul’umuz, plansız göçün kurbanı! Anadolu’nun dört bir yanından, vatanımızın her köşesinden kardeşlerimiz, İstanbul’a koştu. Peki, devletimiz mi dedi, “Gel, bu şehri talan et”? Ecdadın emaneti İstanbul’u bu hale getiren, devletimizin şefkatli kolları mı? Hayır! Bu, hepimizin suçu! İstanbul’a akın edenler, bu aziz şehri 20 milyona boğanlar, kentin ciğerlerini betonla dolduranlar… Devletimiz, bu vatanın evlatlarına “İstanbul’a vize alın” mı deseydi? “Oturum izni olmadan giremezsiniz” diye bu milleti mi zincirleseydi? Bu ne kepazelik! İstanbul’un yükünü artıran herkes, bu depremde dökülen gözyaşlarının vebalini taşıyor!
İletişim Çöküşü ve Mobil Operatörler
Deprem anında iletişim ağlarının çökmesi, bu milletin bağrına saplanan bir başka hançer! Analar, babalar, evlatlar sevdiklerine ulaşamıyor; yardım çığlıkları havada kalıyor. Peki, bu rezilliğin sorumlusu kim? Her ay bu milletin cebinden yüzlerce, binlerce lira fatura sömüren şebeke şirketleri, kâr rekorları kırarken, neden bir depremde sistemlerini ayakta tutamıyor? Bu aziz milletin parasıyla zengin olanlar, kriz anında niye ortada yok? Depremde şebekeler çöküyor, mesajlar gitmiyor, telefonlar susuyor… Bunun adı ihanet değil de nedir?
Bu şirketler, yıllardır altyapıya yatırım yaptı mı? Yoksa bu milletin kanını emip, minimum yatırımla kârlarını mı şişirdiler? Devletin bu hainleri denetlemesi, bu soygunculara haddini bildirmesi şart! Ama suçu sadece devlete yıkıp, bu şirketlerin ihanetini görmezden gelmek, bu millete hakaret! Ey vatan evlatları, uyanın! Faturalarınızı öderken “Hizmet nerede?” diye haykırın! Bu şirketlerden hesap sormak, bu milletin namus borcu!
Hepimiz Sorumluyuz, Ama En Çok Onlar!
Şimdi en acı gerçeği söyleyelim: Bu felaketin sorumlusu sadece devlet değil, hepimiziz! Ama en çok da bu vatanı rant için satanlar, bu milletin canını hiçe sayanlar! Depreme dayanıksız çürük bina yapan müteahhitten “Ucuz diye” ev alanlar, kalitesiz yapıları sorgulamadan kiracı olanlar, “Bana ne” deyip riskli binalarda oturanlar… Evet, hepimiz bu zincirin bir halkasıyız! “Bana dokunmasın” deyip göz yumanlar… Bu milletin evlatları olarak, aynaya bakıp “Ben ne yaptım?” diye sormaktan korkmayın!
Devleti suçlamak, bu hainlerin ekmeğine yağ sürmek! İstanbul depremi, bu milletin yüreğine kor düşürdü. Ama bu acıyı fırsata çevirip, devletimizi karalayanlar, bilsinler ki bu millet uyanık! Gerçek suçlular ortada: Rantçılar, kalitesiz iş yapanlar, bu vatanı sömürenler! Artık devleti günah keçisi yapmaktan vazgeçin! Bu milletin sabrı taşmak üzere!
Çözüm İçin Vatan Sevgisi Şart!
Peki, ne yapacağız? Bu milletin evlatları olarak, el ele verip bu felaketten ders çıkaracağız! Önce suçlama kültürünü bırakıp, vatan sevgisiyle sorumluluk alacağız! Devletimiz, denetimlerini sıkılaştırmalı, çürük binaları yıkıp bu milletin canını korumalı! Müteahhitler, rant değil, vatan için çalışmalı; bu milletin evlatlarına ihanet eden her kim varsa, adalet önünde hesap vermeli! Şebeke şirketleri, bu milletin parasıyla kurdukları sistemi, kriz anında ayakta tutmalı! Ve bizler, bu aziz milletin evlatları, daha bilinçli olacağız; çürük binalarda oturmayacağız, kalitesiz hizmete razı olmayacağız, İstanbul’umuzun geleceği için sesimizi yükselteceğiz!
Türkiye, depremle yaşamayı öğrenecek! Ama bu, sadece devletimizin değil, bu milletin sınavı! Gerçek suçluları görün, hainlerden hesap sorun! İstanbul depremi, bu milletin birliğini, dirliğini sınadı. Ama unutmayın: Bu millet, her zorluğu imanla, azimle aşar! Aynaya bakın, vatan için ne yaptığınızı sorgulayın! Çünkü asıl suçlular, sandığınızdan çok daha yakın: Sessizliğimizde, umursamazlığımızda, ihanetlere göz yummamızda!
Ey millet, uyan! İstanbul’umuzu, vatanımızı kurtarmak için bir ol, diri ol! Gerçek sorumlular, bu milletin gazabından kurtulamayacak!
-Oğuz Kağan ÜNAL
